YERLİ ELEKTRİKLİ ARAÇ YAPIM SERÜVENİ

18.04.2018 - 18:40

TÜRKİYE’DE ELEKTRİKLİ YERLİ ARAÇ YAPIM SERÜVENİ

Ülkemizde planlama döneminden uzaklaşılması fikri ve özellikle parlamenter sistemin kalkması ile bir alt oluş yaşanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar yeni bir cumhuriyet ve yeni bir sistem gibi düşünülmekte ise de kurum ve kuruluşları ile Osmanlının devamıdır. Yaklaşık 6 asırlık bir dünya devleti olan Osmanlının tecrübesinden elde edilmiş kurumlarını bilgi birikimi ve adeta damıtılmış hülasası, cumhuriyetin temel mefhumlarını oluşturmaktaydı. Birtakım farkları var mıydı, elbette vardı. Özellikle insan hakları ve hukuk alanında geçerli olan ve o günün şartlarına uygun, Avrupa dan alınmış bazı kanunlar vardı. Ancak cumhuriyetin kurum, kural ve kanunlarının omurgası Osmanlıydı.

16 Nisan 2017 tarihi itibarı ile yeni bir döneme girildi. Bu dönemin özelliği kısmen Osmanlıdan gelen ve cumhuriyetin tamamını kapsamasa da ekseriyetini içine alan parlamenter yönetim sistemi, yapılan bir anayasa referandumu ile değiştirildi. İdare olarak sistemin adı ‘Partili cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ oldu. Artık yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Parlamenter sistemde sistemi yönetenler, devletin kurulu düzenine uyarak hükumet ederken, partili cumhurbaşkanlığı sisteminde devletin kurulu düzeni bozularak yönetene göre sistem uydurulmaya çalışıldı. Her şey yıkılıyor, yeniden yapılmıyor. Yıkılan sistemin düzene oturması, bugün ki yıktığımız sistemin yapılması yüz yıllar almıştır. Ancak yerine koyacağımız sitemin ne kadar zamanda kurulacağı belirsizdir. Devletin hemen her biriminde bir belirsizlik söz konusudur. Dolayısı ile sistemin kurulamaması, önümüzdeki dönemin planlanamamasına sebep olmaktadır. Bu plansız döneme girilmesi ile ülkenin arz talep dengesinin bozulmasına ve yatırımların hangi alanlarda yapılacağını etkilemektedir. Devletleri yönetenler büyük düşünmek mecburiyetindedir. Aynı zamanda düşüncelerini geleceğe dönük planlar marifeti ile gerçekleştirirler. En küçük market işletme fikri bile bir plana muhtaçtır ve bir kayıt altına alma mantığı ile yürütülür. Oysa koskoca ülke bugün kayıt dışı olarak yürütülmektedir. Bunun en bariz örneği, üç aylık bütçe açığının 80 milyar tl ye ulaşmasıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sisteminin getirdiği bu düzensiz gidişatın menfi etkileri, toplumun her kesimini ve her sektörü etkilemektedir. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin 2 yıla yakın deneme süresinde bu sistemin yürümeyeceği kanaati toplumun her kesiminde kendini göstermeye başlamıştır. Hatta iktidar mensupları dahi sistemin aksamalarını gündeme getirerek Türkiye ittifakından bahsetmektedirler. Bizce bu ifade 2 yıllık sürede sistemin yürümediğinin ve tekrar parlementer sisteme dönüşün işaretleri olabilir. Aslında buraya kadar bahsettiklerimizin, yazımızın konusu ile ilgisi kurulamayabilir ancak sistemin aksaklığının her sektörü etkilemesi ile yazımızın konusu olan otomotiv sektörünü de derinden etkilediği için bu giriş kısmı ile ilgili bilgiyi vermek zaruri olmuştur. Bugün ülkenin kalkınmasının geleceği ile ilgili önemli bir sektör olan otomotiv sektörünün, ileriye dönük değişim ve dönüşümlerinden bahsedeceğiz.

Bugünün dünyasında ulaşım araçlarını hareket ettiren yegane güç veya yakıt hidrokarbon kaynaklı petrol ürünleridir. 20.yy başlarından itibaren yoğun olarak kullanılan bu yakıtın insanlığın refah seviyesine olan katkısı elbette ki tartışılmaz. Ancak geleceği planlayan kalkınmış ülkelerin önünde kullanılan bu yakıt ile ilgili iki önemli handikap gündeme gelmiştir. Bunlardan ilki, kullanılan bu yakıtın 30-40 yıl içinde biteceği tehlikesi, ikincisi ise yakılan bu yakıtın atmosfere yaydığı sera gazları olarak da bilinen karbon monoksit ve karbondioksit gazlarının doğayı ve havayı tehdit etmesidir. Özellikle gelişmiş ülkeler bu gibi mahsurları göz önünde bulundurarak, petrolün ulaşımda kullanılmasının alternatiflerini aramaya başladılar. Bu alternatifler arasında bugün, dünyada üretimde kayda değer bir rakama ulaşan elektrikli araçlar ön sırayı almış bulunmakta. Artık birçok gelişmiş ülkede benzinli ve dizel arabaların yerini elektrikli araçlar almaya başlamıştır.

 

ELEKTRİKLİ ARAÇLARIN DÜNYADA Kİ DURUMU

Elektrikli araçların dünyada ki gelişiminden bahsetmeden önce, dizel ve benzinli araçlar ile elektrikli araçlar arasındaki çalışma prensibi farkını kısaca belirtelim. Dizel ve benzin yakıt kullanan araçlar içten yanmalı motor tabir edilen bir motor vasıta ile yakıt ve hava karışımını yakar, bu yanma sonrası açığa çıkan enerji, piston ve silindir vasıtası ile mekanik enerjiye dönüştürülür. Bu dönme enerjisi aracın hareket gücünü oluşturur. Araç bu şekilde hareket eder. Elektrikli araçlarda ise hareketi sağlayan elektrik motorudur. Elektrikli araçlarda hareketi sağlayan motor gücünü aküden alır. Burada da kimyasal enerji harekete dönüşür. Bugün ve benzin ve dizel yakıtla çalışan ulaşım araçlarının bu yakıttan kurtulmak isteyen dünyadaki otomotiv firmalarının tamamı elektrikli araç sistemleri üzerindeki çalışmalarını hızlandırmıştır.  2010 yılından sonra hemen her firma elektrikli araç üzerine yoğun ar-ge çalışmaları yapmış ve seri üretime başlamıştır. Özellikle AB ülkeleri ve Çin bu konuda oldukça mesafe kat ederek 2025 yılından sonra dizel ve benzinli arabaların tamamının trafikten men edileceği kararını almıştır. Bunun yanı sıra ülkeler benzin istasyonlarının yerine ikame edilecek olan elektrikli araç şarj istasyonları kurmuşlardır. Özellikle büyük alışveriş merkezlerinde park halindeki araçların şarj edilebilmesi için planlamalarını yapmışlardır. Keza meskenlerde araçların şarj edilmesi için gerekli plan ve değişiklikleri hayata geçirmişlerdir. Bugün gelinen noktada dünya otomotiv endüstrisi elektrikli araçlar ile ilgili iki engeli açmaya çalışıyorlar. Bunlardan birincisi elektrikli araç şarj sürelerini kısaltmak, ikincisi ise menzilin iyileştirilmesi konusudur. Bugün itibarı ile akülerin hızlı şarj olma süreleri 30 dk dır. Bu araçların dolu akü ile 300-400 km yol alabildiği örnekler bulunmaktadır. Elektrikli araç üreten belli başlı ülkeler Çin, ABD, Almanya, Fransa, Japonya, Italya dır. Son dönemde birçok diğer ülke de yatırımlarına başlamıştır.

 

ÜLKEMİZDE YERLİ MALI ARAÇ ÜRETİMİNDE GELİNEN NOKTA

Dönemin başbakanı RT Erdoğan, Türkiye’nin yerli malı bir araba yapması için 2011 yılında TÜSİAD da ki bir konuşmasında iş adamlarına çağrıda bulunarak bir ‘babayiğit’ aradığını ilan eder. Bunun üzerine 15 üretici firmadan oluşan (OSD) Otomotiv Sanayicileri Derneği bir rapor hazırlar. Bu raporda bırakın Türk malı araç üretmeyi, bu dernek hükumete adeta nasıl üretilemez raporu verir. Doğrudan üretilmesin diyemez ama üretilmesi halinde 2.5 milyar Avronun heba edileceğini raporunda belirtir. Ancak raporun içeriği ileriye dönük otomotiv sanayisi zarar görür endişe ile stratejik sır olduğu için kamuoyuna açıklanmaz ( AA 30,05,2018-Yarım asırlık otomobil hayali) . Böylece sayın başbakanın birinci babayiğit çağrısı sonuçsuz kalır.

Sayın Başbakan ikinci ‘babayiğit’ çağrısını TOBB ziyaretinde yapar. TÜSİAD ’dan artık ümit kesilmiştir. İkinci çağrıda TOBB Başkanı görevi üstlenir ancak o da TOBB içerisinden babayiğit çıkaracağına, babayiğitleri gider TÜSİAD dan bulur, ‘nasıl olmaz’ ın senaryosu devam eder.

Bu arada iki babayiğit çağrısı arasında önemli gelişmeler olur. 2016 yılında Sanayi Bakanı Sayın Fikri Işık döneminde, batmış bir firma olan İsveç menşeili SAAB tan 46 milyon avro karşılığında bir araç platformu yani montaj hattı satın alınır. Tübitak öncülüğünde çalışmalar yapılır ancak   hiçbir sonuç alınamaz. Milletin parası heba edilir, kimse de hesabını sormaz. ( TBMM Sanayi Komsiyonu üyesi Kocaeli mv Tahsin Tarhan)

Bütün dünya ülkelerinin fosil yakıt yakan araçlardan vazgeçtiği bir dönemde biz hala kopyalama yöntemi ile modası geçmiş teknolojiye 46 milyon avroyu niçin ve kime veriyoruz. Ülkenin ekseriyetinin ekmeğin hesabını yaptığı bir dönemde vatandaşın parasının heba edilmesinin vebali yok mudur ? On yıldır yerli araç geliyor diye milletin hem parasını hem de hayallerini yok ettiler. Ayrıca SAAB ile mahkemelik de olunmuştur. Sayın bakana göre SAAB ın fikri mülkiyet hakkını aldıklarını söylemesine rağmen SAAB yetkilisi ‘ Hayır böyle bir durum söz konu değil, biz yalnızca platformu yani montaj hattını sattık ‘ demektedir. Yerine gelen sanayi bakanının ifadesi ise ‘46 milyon avro çöpe gitmedi biz tecrübe kazandık’ olmuştur. İkinci çağrı sonrasında bulunan babayiğitlere gelince;

1-Anadolu Grubu

2- BMC

3- Kıraç Holding

4-Turkcell

5- Zorlu Grubu

 

Bu girişim grubunda bulanan ilk üç firma otomotiv sektörüne yabancı değildirler ancak Turkcell ve Zorlu Grubunun sektörle ilgileri yoktur.

         2011 ile 2017 yılları arasında geçen 6 yıllık sürede, biz babayiğit tespit edene kadar dünyada, fosil yakıt yakan araçların tedavülden kalkması gündeme geldi. Artık dünya elektrikli araç yaparak oldukça mesafe aldı. Biz ise girişim grubunun sözleşmesinden sonra tam 1 yılda şirketi ancak kurduk. Şirketi kurduktan sonra ise 1 yılda bu şirketin başına kimin geçeceğini araştırarak zaman kaybettik. Kamuoyuna yansıyan son bilgilere göre fosil yakıt yakan araçlardan vaz geçilip, elektrikli araç üzerine yoğunlaşıldı  ve üç ayrı tipte elektrikli araç üretilmesi planlandı. Prototipin 2019 yılsonuna yetiştirilmesi beklenmekte. 15 yıllık bir yatırım süresi periyotu öngörülmektedir. Tam kapasite üretime 15 yıl sonra geçilebilecektir.2011’den bu yana yerli otomobil konusu devletin zirvesinde en az 5 toplantıda gündeme geliyor ve bu toplantıların hepsi de gösteri ve siyasi şova dönüşüyor. Siyasilerin bir işi başarmaktan ziyade siyasette nasıl olduğum yeri muhafaza ederim fikri daha ön plandadır. Ülkede maalesef kalkınma siyasete alet ediliyor. Sözde otomobil yapmak için toplanılıyor, siyasi nema elde ediliyor. Ülke adına üzülmemek elde değil. Bu geçen süre zarfında onlarca firma kendi gayretleri ile elektrikli araç imal ediyor. Özellikle İTÜ ve Hacettepe üniversiteleri, ürettikleri elektrikli prototip araba ile Türkiye turunu çıkıyorlar. Devlet bunlarla ilgilenmiyor. Şayet bu işte samimi olsa yapacağı iş çok basittir. Ankara ostim, Kayseri organize, Konya organize, Bursa organize sanayilerinde bu işlerin yapılması hiç zor değildir. Ancak Devletin teşviği gerekir. Teşvik de parasal anlamda değildir. Devletin demesi gereken şudur, kim yapabiliyor ise ben devlet malzeme ofisi kanalı ile hizmet aracı olarak bunları alma garantisi veriyorum. Hatta 46 milyon Euronun çöpe atılması yerine üretimde belli aşamaya gelmiş imalat firmalarını desteklemek en akıllı yoldur.

Değerli hemşerim Rifat Hisarcıklıoğlu Devlet yetkililerine hediye aldığı uçak paraları ile elektrikli otomobil hayli hayli yapılabilir. Üstelik 20 yıldır TOBB yönetiminin başında olan biri olarak bir eser bırakmış olur.

Ahmet ÇELİK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum eklenmemiş.

Yorum Ekle

Menu