Rüzgar enerjisi sektörü salgına rağmen büyüyor

18.06.2020 - 20:20

Rüzgar enerjisi sektöründe imalat, montaj ve servis hizmeti veren Genba Grup Genel Müdürü Cengiz Oğuzer, karasal rüzgar türbini pazarının salgın dönemine rağmen 2020 sonunda 670 gigavata ulaşacağını belirtti.

Rüzgar enerjisi sektörünün son yıllardaki gelişimini anlatan Oğuzer, sektörün 1995-2020 yıllarını kapsayan son 25 yılında neredeyse sıfırdan başlayarak çok ciddi bir şekilde büyüdüğünü söyledi.

Oğuzer, 2015’in dünyada 60,4 gigavat karasal türbin montajıyla rekor yılı olduğuna işaret ederek, ”Son altı yılda yıllık 45 gigavatlık bir pazar oluştu. 2019 sonu itibarıyla 621 gigavat toplam güce sahip olan karasal rüzgar türbini pazarının, salgın dönemine rağmen 2020 yılı sonunda 670 gigavat seviyesine ulaşması bekleniyor. Yani son 25 yılda, 4.8 gigavattan 670 gigavat değerine ulaşılmış olacak” dedi.

Bu büyümede özellikle son yıllardaki teknoloji gelişiminin önemli olduğunu vurgulayan Oğuzer, şöyle devam etti:

”Sektörde son 25 yılda gelişen türbin teknolojisiyle artık 15-18 metre kanat boylarına sahip 300 kilovat gücünde türbinlerden, 4-5 megavat güce ve 70-80 metre kanat boylarına sahip türbinlere ulaştık. Özellikle malzeme teknolojisindeki gelişmeler, karbon fiber gibi üstün özellikli ham maddelerin üretim süreçlerine dahil olması, daha uzun kanatların üretiminin yapılabilmesine yardımcı oldu. Rüzgar türbinlerinden üretilen elektrik enerjisi, türbinin süpürme alanıyla doğru orantılı. Türbinin süpürme alanında ise kanat uzunluğu ilk faktör. Kanat uzunluğunun iki katına çıkması, elde edilen elektriğin dört katına çıkmasına neden oluyor. Özellikle arazi konusunda sıkıntıların baş göstermesi ve rüzgar hızının daha düşük olduğu bölgelere yönelinmesi, yatırımcıların daha büyük güçte yani daha büyük kanatlara sahip türbinleri tercih etmesinde en önemli faktör oldu.”

”İlerleyen yıllarda karasal türbinlerde daha uzun kanatlar göreceğiz”

Oğuzer, karasal türbinlerde kanatların projenin en büyük parçaları olduğunu ve karada nakledilmeleri gerektiği için nakliye konusunda sıkıntılar ortaya çıkmaya başladığını belirtti.

Bu nedenle bazı üreticilerin 70 metreden uzun kanatları iki parçalı olarak üretmeye ve proje sahasında birleştirmeye başladığını kaydeden Oğuzer, ”Eğer iki parçalı kanat üretimi, teknolojik olarak biraz daha gelişirse, ilerleyen yıllarda karasal türbinlerde daha uzun kanatlar görme şansımız olacaktır” dedi.

Oğuzer, deniz üstü türbinlerde ise üretimlerin deniz kenarındaki tesislerde yapıldığını ifade ederek, bu nedenle nakliyeler doğrudan fabrikadan alınıp, gemilerle yapıldığı için deniz üstü rüzgar türbinlerinde kanat boylarının daha fazla büyümesinin mümkün olduğunu söyledi.

”Yenilikçi uygulamalara ihtiyaç duyacağız”

Rüzgar ve güneş enerjisi alanında faaliyet gösteren XGEN şirketinin Kurucu Ortağı İskender Kökey ise, 70’lerde yaşanan petrol krizi sonrası kilovat mertebesinde güç üreten türbinlerle doğan rüzgar endüstrisinin, aradan geçen sürede çok hızlı yol alarak bugün tek noktadan 10 megavat üstü güç üretebilen türbinleri gördüğünü belirtti.

Ancak bu hızlı gelişimin birtakım güçlükleri de beraberinde getirdiğine değinen Kökey, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Proje geliştirilecek saha tespitinden, üretimden nakliyeye, montajdan servis ve bakıma kadar giden süreçte ezber bozan uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz. Tamamı çözümü mümkün birer mühendislik problemi olmasına rağmen, artan rekabetle birlikte gelen düşük maliyet baskısıyla bu sorunlara çözüm aranıyor. Artan kanat uzunluklarımız ve kule yüksekliklerimizle birlikte artık daha geniş santral sahalarına ve dolayısıyla gölge etkisinden kaçmak için türbinler arasındaki bırakılmış daha fazla boş alana ihtiyaç duyuyoruz. İlerleyen süreçte endüstriyel tip rüzgar türbinlerinin güçleri artmaya devam edecek olsa dahi, atıl olarak bırakılan türbinler arasındaki rüzgarlı sahalardan yararlanacağımız, yenilikçi uygulamalara ihtiyaç duyacağız.”

”Küresel olarak finansman bolluğuna girilen bu dönem, avantaja dönüştürülmeli”

Kökey, bu noktada farklı teknolojilerin bir arada kullanıldığı hibrit uygulamalara şahitlik edileceğini ifade ederek, ”Rüzgar ve güneş enerjisi santrallerin bir arada kullanıldığı santral sahaları ve rüzgar enerjisi santralleriyle düşey eksenli rüzgar türbinlerinin bir arada kullanıldığı hibrit sahalar güçlü birer alternatif olarak masada duruyor.” dedi.

Bunların yanı sıra enerji depolama teknolojileriyle birlikte artık kesintisiz bir enerji arzını rüzgar bazlı santrallerden sağlamanın mümkün olacağına işaret eden Kökey, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Bu tip yenilikçi uygulamalar için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ile küresel örnekler olacak santrallere imza atabilecek potansiyelde olduğumuzu düşünüyorum. Diğer taraftan yenilikçi uygulamalara imza atabilmek için iç pazarda mevcut sektörün korunması ve desteklenmesi çok önemli. Özellikle salgın sürecine rağmen büyümeye devam eden sektörün Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) sonrasında da ivmesini kaybetmemesi, sanayicilerimizin üretim, istihdam ve ihracat kabiliyetleri arttırarak sürdürmelerini sağlamak için gerekli mekanizmaların korunması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, hiçbir zaman iştahı kaybolmayan iç pazardaki yatırımcılarımızın da yeni yatırımlarını gerçekleştirmeleri için sürdürülebilir lisanslama ve yeni proje girişini garanti altına almak öncelikli olmalı. Özellikle salgın süreci öncesinde finansman sıkıntısı yaşayan sektörün, küresel olarak finansman bolluğuna girilen bu dönemi avantaja dönüştürmesi gerektiği kanısındayım.”

 

 

Yorumlar

Henüz yorum eklenmemiş.

Yorum Ekle

Menu