’Enerji ve Çevre Sorunları’ Paneli

6.02.2013 - 11:29

Mersin Bürokrat ve İşadamları Derneği’nce Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nde düzenlenen panelde konuşan Kumbur, ’enerji ve çevre sorunları’ konusunda bilgiler verdi. İnsanların faaliyetleri sırasında bazı çevresel etkilerin ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Kumbur, çevre ve insan hakları konusunun 21. yüzyılın yükselen değerleri arasında yer aldığına işaret etti. Faaliyetlerde mutlaka bu iki hususun dikkate alınması gerektiğine vurgu yapan Kumbur, "Irak, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yakın zamanda yaşanan önemli sorunlar, insan ve çevre haklarının günümüzde özellikle gelişmiş ülkeler tarafından iyi niyetli olarak kullanmadığını göstermiştir. Çevre sorunlarının biyolojik-ekolojik, teknolojik, sosyolojik, ekonomik, politik ve katılımcılık yönleri vardır. Altı halkadan oluşan bu zincirinin halkalarından birindeki aksaklıklar, zincirin tamamını etkiler. Özellikle çevre projelerinde katılımcılık ilkesi önemlidir. Projeden hizmet alanların katılımını sağlamadığınız sürece, proje uzun vadeli kalıcı olamaz" diye konuştu. 

Enerji sektöründen kaynaklanan başlıca çevre sorunlarını küresel ısınma, sera etkisi, asit yağışları, ozon tabakası tükenimi, su kirliliği, atık sorunları, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, mimari ve görüntü kirliliği ve radyoaktif kirlilik olarak sıralayan Kumbur, 1000 mgw gücündeki bir termik santralin yılda 7 milyon ton karbondioksit, 140 bin ton asit gazları ve 750 ton kül ürettiğini, 1000 mgw’lık nükleer güç santralinin ise yaklaşık 2 bin 870 ton karbondioksit ürettiğini söyledi. Kumbur, dünyada faaliyet halinde olan nükleer reaktörlerin küresel ısınmayı yüzde 17-20 oranında azalttığına da dikkat çekti. 

TÜRKİYE’DE ENERJİ SEKTÖRÜNÜN DURUMU 

Günümüzde enerji tüketiminin, ekonomik gelişmenin, sanayileşmenin, çağdaş bir toplum olmanın önemli bir göstergesi olduğunu ifade eden Kumbur, bugün kişi başına enerji tüketimine bakıldığında, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında büyük bir uçurum olduğunun görüleceğini belirtti. Türkiye’nin toplam ithalatının 2003 yılında yüzde 16,7’sini oluşturan enerjinin, 2012 yılında yüzde 54’nü oluşturduğuna dikkat çeken Kumbur, enerjide dışa bağımlılığın yüzde 65-70’lere ulaştığını kaydetti. Ülkemizin ihtiyaç duyulan petrolün yüzde 92’sini, doğalgazın da yüzde 98’ni ithal etmek zorunda kaldığını vurgulayan Kumbur, Türkiye’nin tahmini enerji potansiyelinin ise kömürde 13,7 milyar ton, petrolde 44,3 milyon ton, hidrolik 6,2 milyar m3 ve rüzgar enerjisi olarak da 48000 MW olduğunu söyledi. 

Enerji çeşitlerindeki verimlilik oranları hakkında da bilgiler veren Kumbur, hidroliğin yüzde 44, rüzgarın yüzde 30, güneşin yüzde 20 ve nükleer enerjiden ise yüzde 90 oranında verimlilik elde edildiğini kaydetti. Enerji açığının hangi kaynaktan nasıl karşılanacağı kararının, siyasal iktidarlara ait olduğunu dile getiren Kumbur, Türkiye’deki kayıp-kaçak oranının 2011 yılında yüzde 24.1 olduğuna dikkat çekti. 

Dünyada çalışır vaziyette 439 adet nükleer güç santrali bulunduğuna işaret eden Kumbur, halen küresel düzeyde 61 ünitenin inşasına da devam edildiği bilgisini verdi. Litvanya’nın yüzde 80, Fransa’nın yüzde 78, Slovakya’nın yüzde 57, İsviçre’nin yüzde 40, Bulgaristan’ın yüzde 38, Almanya’nın yüzde 28, Japonya’nın yüzde 25, İngiltere’nin yüzde 24 ve ABD’nin yüzde 20 oranında enerji ihtiyacını nükleer güç santrallerinden karşıladığını belirten Halil Kumbur, Rusya, Japonya, Çin, Güney Kore, Hindistan ve Pakistan’ın mevcut potansiyelini arttırdığını, ABD, Rusya ve İran’ın kömür, petrol ve doğalgaz kaynakları olmasına rağmen nükleer enerjiden yararlandığını, Türkiye’nin ise yatırım programına yeni aldığını söyledi. Kumbur, bu tercihlerin tamamen ülke ve hükümet politikalarıyla ilgili bir durum olduğunu belirtti. 

AKKUYU NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ 

Akkuyu’da yapılması planlanan Türkiye’nin ilk nükleer güç santralinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Rusya arasında yapılan uluslararası bir anlaşmaya göre ihale yapılmadan Rus firmasına verildiğini hatırlatan Kumbur, projenin gerçekleştirilmesinde 4 aşamalı bir programın öngörüldüğünü belirtti. ’Yap- işlet- sahip ol’ modeli ile yürütülecek olan santralden üretilen enerjinin yüzde 50’si için 2020-2035 yılları arasında 12.5 cent/kWh’dan alım garantisi verildiğini hatırlatan Kumbur, "Kalan kısmını firma istediği fiyattan istediği yere satabilecektir. 2035-2079 yılları arası kardan yüzde 20 hisse verilecektir. Ayrıca üretime geçildikten sonra her yıl üretimin yüzde 2 lik kısmı reaktör sökümü için ayrı bir fonda toplanacaktır" şeklinde konuştu. 

TÜRKİYE’DE NÜKLEER ENERJİ VE AKKUYU’YA TEPKİLERİN NEDENLERİ 

Türkiye’de nükleer enerji, termik santraller, hidroelektrik santral kurulmasında yer seçimi ve teknoloji gibi konularda, bazı siyasi partilerin, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların zaman zaman tepkileri olduğunu kaydeden Kumbur, şöyle devam etti; "Türkiye demokratik bir ülke olduğuna göre, iyi niyetli tepkileri normal karşılayıp, ilgili kişi ve kuruluşların uzlaşma kültürleri ve iyi niyetlerini ortaya koyarak ülkemiz yararına en uygun olan kararların alınmasına katkı sunulmalıdır. Bu konularda kamuoyu doğru ve detaylı bir şekilde bilgilendirilmelidir. Türkiye’nin bu günkü ve gelecekteki kalkınma ve ekonomik büyüme hızına göre enerji açığı olacağı bir gerçek. Enerji ithalatı yapmak durumundayız. Alternatif kaynaklar kömür, petrol, doğalgaz ve nükleer enerji görünmektedir. Tercih tamamen siyasal iktidarlara aittir. Ne enerji için çevreden ne de çevre için enerjiden vazgeçmeliyiz. Ülke gerçekleri ve uzlaşma kültürümüzü ön plana çıkararak optimum şartları yaratmalıyız. Bütün sorunları çözülmüş, enerji ihtiyacı ve kalkınma planları iyi yapılmış, bölgesinde lider bir Türkiye, ülkemizin ve Ortadoğu’nun önemli bir ticaret merkezi Mersin, sağlıklı, huzurlu, mutlu, yaşanılabilir bir çevre ile mümkündür. Bu ise bütün vatandaşlarımızın ortak arzusu olmalıdır."

KAYNAK:İhlas Haber Ajansı

’Enerji ve Çevre Sorunları’ Paneli

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur, Türkiye’nin bugünkü ve gelecekteki kalkınma ve ekonomik büyüme hızına göre enerji açığı ile karşı karşıya kalacağının kaçınılmaz bir gerçek olduğunu belirterek, ”Enerji ithalatı yapmak durumundayız. Alternatif kaynaklar kömür, petrol, doğalgaz, nükleer enerji görünmektedir. Tercih tamamen siyasal iktidarlara aittir. Ne enerji için çevreden ne de çevre için enerjiden vazgeçmeliyiz” dedi.
Menu