İSTANBUL Sanayi Odası (İSO) tarafından bu yıl ‘Başka Türlü Mümkün: Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak’ temasıyla düzenlenen 15. Sanayi Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Konferansın ‘Sanayide Dönüşüm; Riskleri Yönetmek, Fırsatları Yakalamak’ panelinin konuşmacıları arasında Avrupa Komisyonu Sektör Başkanı Michael A. Rupp’ta vardı. Rupp burada yaptığı konuşmada Türkiye ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin ağırlıklı olarak rüzgâr enerjisinde ilerlediğini vurgulayan Rupp, güneş enerjisinde ise potansiyelin çok altında kaldığını belirtti. Rupp, “Türkiye’de güneş enerjisi hala çok şaşırtıcı bir biçimde potansiyelinin altında. Çok güzel bir güneşiniz var. Türkiye, bu anlamda yasal düzenlemelerini yapabilir ve ciddi teşvikler sağlayabilirse ülkeyi çok daha ileriye taşır. Doğru yasal zemin ve doğru yatırımlarla Türkiye Enerji özerkliğine ulaşabilir. Bu da dışarıya olan bağımlılığı azaltır. Aynı zamanda enerji kesintisi ile enflasyon riskleri de Türkiye için azalır” diye konuştu.
FIRSATLAR RİSKLERDEN BÜYÜK
Panelin diğer bir konuşmacı ise Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton oldu. Türkiye’nin de imzaladığı Paris İklim Anlaşması, Yeşil Mutabakat ve sürdürülebilir kalkınma politikalarına dair açıklamalar yapan Louisa Vinton, “UNDP olarak Türkiye’de birçok önemli projeyi hayata geçirdik. Birçok projeye de destekler verdik. Özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve sanayi sektörü ile değerli iş birlikleri gerçekleştirdik. Bundan dolayı çok mutluyuz. Türkiye’nin önünde önemli bir serüven var. Hayata geçirmesi gereken bir yeşil dönüşüm adımı var. Önümüzde güzel fırsatlar bulunuyor. Fırsatlar risklerden çok daha büyük. Tam şimdi harekete geçmemiz gerekiyor” dedi. Türkiye’nin üretim sektörünü çok yaratıcı bulduğunu vurgulayan Louisa Vinton, sürdürülebilir sanayi alanında Türkiye’deki örneklere de değindi. Vinton Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ancak adil bir dönüşümle ulaşılabileceğinin de altını çizdi.
40 MİLYAR DOLAR FİNANSMAN
Panelde konuşma yapan Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin de, Türkiye’nin 2053’te karbon sıfır hedefini açıkladığını ancak bu açıklamaya dair planlarının henüz şekillenmediğinin altını çizdi. Elektrik üretiminde kömür ve doğal gaz yerine alternatif kaynaklara geçilmesine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Edin, “Türkiye, geçtiğimiz 20 senede yenilenebilir enerji yatırımları ve üretim tarafında 12 bin megavattan 53 bin megavatlara geldi. 40 milyar dolardan fazla bu işleri bankalar finanse etti. Dolayısıyla ülke ve dünyanın faydasına birtakım şeyler söz konusu olduğu zaman bunların finansmanında bizlerin yapabildiğini, bankaların ve yatırımcıların istekli olduğunu göstermiş olduk. Yeter ki kamu bu konudaki kolaylaştırmaları en kısa zamanda sağlasın” ifadelerini kullandı.
‘KURULU KAPASİTEDE ÇOK İYİ DURUMDAYIZ’
SANAYİDE Dönüşüm; Riskleri Yönetmek, Fırsatları Yakalamak’ panelinde konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu da, “Ülkemizde bulunan kurulu kapasitenin yaklaşık yüzde 52-53’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından geliyor. Bu, ABD, Çin ve İngiltere gibi birçok ülkenin bu alandaki kurulu kapasitesinden daha fazla. Sadece 2020’de enerjide yaklaşık 70 milyon tondan fazla karbon emisyon salınımını, kurulu yenilenebilir enerji kapasitemizle önlemiş olduk. Dünyada yenilenebilir enerji payıyla toplam enerji üretiminde 12. sırada, Avrupa’da 5. sıradayız. Bunda da bankalarımızın katkısı oldu fakat özellikle bizlerin, devletin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın bu alanda sadece son 10 yılda 30 milyar dolardan fazla destekleri var” bilgisini verdi.
‘DÖNÜŞÜMDE ADİL OLMAMIZ GEREKİYOR’
KONGRENİN açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ise, “Pandemi, gezegenimizdeki yaşama ilişkin uzun ve zorluklarla dolu filmin sadece kısa bir fragmanı. Asıl bizi bekleyen korkutucu Film; iklim değişikliği ve bunun yıkıcı etkileri” dedi. Bahçıvan şöyle konuştu: “Sürdürülebilirlik, şirketlerimizin rekabetçi olmaya devam edebilmesi için bir gelişim yolculuğu. Bu yolculukta dijitalleşmeyi iş süreçlerine entegre etmek, şirketler için bir kazanım olacak. Dönüşüm sürecinin adil ve kapsayıcı olmasını da önemsemeliyiz. Özellikle seslerini duyurmakta zorlanan gençleri, kadınları ve engellileri dinlemekle yetinmemeli; anlamaya, desteklemeye ve yollarını açmaya daha çok çaba göstermeliyiz.”