Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi İran’ın petrol üretim ve ihracat altyapısı, Washington yönetiminin nükleer anlaşmadan geri çekilerek, ülkenin petrol ihracatını sıfırlamayı hedefleyen yaptırımları devreye soktuğu 5 Kasım 2018’den beri zor günler yaşıyor.
İran’ın birçok kurumuna ve önde gelen onlarca ismine yaptırım uygulandığı bu dönemde, üçüncü ülkeler, ABD baskısı nedeniyle İran’la ekonomik ilişkilerini sürdürme konusunda ihtiyatlı davrandı. Bu süreçte, özellikle petrol satışında engellerle karşılaşan İran, petrol ihracatındaki açığını ABD’nin yaptırım uyguladığı bir diğer ülke Venezuela’ya petrol satarak kapatmaya çalıştı.
Başkanlık seçimi kampanyasında İran ile diyalog sinyali veren Biden ise son olarak aralık ayı başında New York Times’a verdiği mülakatta Donald Trump yönetiminin çekildiği İran nükleer anlaşmasına geri döneceğini, ABD’nin bölgede ihtiyacı olan son şeyin "nükleer kapasite birikimi" olduğunu ifade etmişti.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin deyimiyle Trump döneminde "tarihinde hiç görmediği kadar zor günler geçiren" ülke, 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a çıkması beklenen Biden yönetimiyle nükleer anlaşmaya dönülmesini ve üç yıldır devam eden ağır ekonomik yaptırımların sona ermesini bekliyor.
Aralık ayında petrol bakanlığına üç ay içinde ham petrolün tam kapasiteyle üretilmesi ve satılması için tesislerin hazırlanması talimatını veren İran, mart sonu itibarıyla üretimini günlük 4,5 milyon varile çıkarmayı ve bunun 2,3 milyon varilini ihraç etmeyi planlıyor.
Viyana Enerji Araştırma Grubu Kurucusu Fereydoun Barkeshli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Washington yönetiminin İran’a yönelik yaptırımları kaldırdığında ve petrol akışı herhangi bir engel olmaksızın başladığında ülkenin resmi üretim kotasına geri dönmesi noktasında ciddi bir zorluk yaşanmayacağını, ancak İran’ın petrol pazarına dönüşünün Libya kadar hızlı olmayacağını söyledi.
İran asıllı uzman Barkeshli, her ne kadar İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) mart ayına kadar kaybettiği pazar payını almak için hazırlansa da bir yılı aşkın süredir kapalı kalan petrol kuyularının bakıma ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Dahası, NIOC, Biden yönetiminin yaptırımları kaldıracağı düşüncesiyle hareket ediyor olsa da bu gerçekleşmeyebilir veya mart ayı itibarıyla yaptırım öncesi seviyelere hemen ulaşılması mümkün olmayabilir. Ancak İran buna rağmen pazara geri dönecektir. Tehlike çanları çalıyor. İkincil kaynaklara göre, İran’ın petrol ihracatı ve yeni sözleşmeleri şimdiden 2020 ortalama seviyesini aşıyor."
Barkeshli, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, 170 yıllık ham petrol tarihinde benzeri görülmemiş ölçüde talebi yok etmeye yaklaştığını belirterek, "Çin’in başı çektiği Asya bölgesinde talep şimdiden toparlanmaya başladı ancak diğer sanayi ülkelerinin çoğunda talep hala zayıf. Uluslararası petrol piyasasında salgın kaynaklı kırılganlık devam ediyor. Arz, talebi fazlasıyla aşıyor. Bu nedenle üretim kotalarına tam olarak uyulması gerekiyor." dedi.
Libya’nın günlük 1,3 milyon varil üretimle pazara geri döndüğünü, İran ve Venezuela’nın ise toplam üretiminin günlük yaklaşık 4,5 milyon varile ulaşmasının beklendiğini kaydeden Barkeshli, "OPEC+ ülkelerinin çok dikkatli olması ve iyi hesap yapması gerekiyor. İran kaybettiği pazar payını geri kazanma hakkından geri adım atmayacak. Bu durum Venezuela için de geçerli olabilir." diye konuştu.
Barkeshli, OPEC ülkelerinin 1980’lerde, üye devletlerden birinin üretiminde kesinti olması durumunda uyguladığı ’kota kredisi’ kararını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Bu karar doğrultusunda belirli bir süre kotalarını dolduramayan ülkeler, kullanamadıkları kota haklarını başka bir üyeye veya üyelere ödünç verebilme ve hazır olduklarında paylarını geri alma hakkına sahiplerdi. Bu düzenlemeler, genellikle bölgesel bazda, sınır olarak birbirine yakın ülkeler arasında yapılırdı. Ancak petrol üreticisi ülkelerin üretim kapasitesi değişken olduğu için bu düzenleme uzun sürmedi. Ülkeler yatırım yapar ve üretimi arttırır. Er ya da geç resmi kotalarını aşmaya ve yeni kotaları için de yeni dayanak oluşturmaya başlarlar. Bu Iran için de geçerli. İran için kaybettiği pazar payını geri kazanmak hayati önem taşıyor. Ülke ekonomisinin dış gelirlere fazlasıyla ihtiyacı var."
Norveç merkezli bağımsız araştırma kuruluşu Rystad Energy Petrol Piyasası Araştırma Müdürü Bjornar Tonhaugen de İran hükümetinin ham petrol ihracatını artırma planının "gerçekleştirilebilir bir hedef" olduğuna dikkati çekerek, ülkenin üç ay içinde tam kapasite ham petrol üretim ve satışına başlamasının fiziksel üretim yoluyla değil ancak yaklaşık 60 milyon varillik yüzer depolama alanını kullanmasıyla mümkün olabileceğini söyledi.
İran’ın bu adımının Çin ve Hindistan gibi petrol ithalatçısı ülkeleri, bu yılın birinci çeyreğinde de muhtemelen yürürlükte kalacak olan mevcut ABD yaptırımlarına karşı çıkmaya teşvik ettiğini belirten Tonhaugen, "ABD ile İran arasında bir seçim yapmaları gerektiğinde, Çinli, Hintli ve Avrupalı rafinerilerin ABD’yi seçeceklerine ve yaptırımlara karşı gelmeyeceklerine inanıyoruz." dedi.
Tonhaugen, taraflar arasındaki yakınlaşmaya giden yolun Biden’ın yönetime gelmesiyle bile aylar sürebileceğini ifade ederek, "Hazirandaki İran seçimleri, nükleer teftişlerin yeniden görüşülmesi, ABD’nin iç öncelikleri ve İran’ın füze ihracatı, ABD yaptırımlarının hızla kaldırılmasının önündeki temel engeller arasında yer alıyor." diye konuştu.
İran’ın tam kapasite üretim kararının piyasalara etkisini de değerlendiren Tonhaugen, şunları kaydetti:
"İran’ın üretim hamlesinin etkisi, ülkenin kargolarının daha fazla işlem gördüğü ortaya çıkıncaya kadar piyasa tarafından görmezden gelinecektir. Yaptırımlar kaldırılır ve İran petrolünü ithal etmek isteyen ülkeler herhangi bir yaptırım tehdidiyle karşılaşmazsa, piyasaların buna tepkisi başlangıçta olumsuz olacaktır. Çünkü İran her ne kadar yaptırımlar nedeniyle satış yapamıyor olsa da şu anda günlük yaklaşık 1,6 milyon varil üretim kapasitesine sahip. İran’ın pazar payını geri almasının petrol fiyatları üzerindeki daha kalıcı etkisi ise OPEC+ ülkeleri tarafından seçilecek politikaya bağlı olacak. Bu durum diğer ülkelerin paylarında bir azalmaya yol açabilir ve böylece grubun yedek kapasite tamponunu artırabilir."
(AA)