DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ PAYLAŞIMI
Son 10 yılda Doğu Akdeniz’de enerji ile ilgili yapılan çalışmalar dünyanın gelecekte enerji konusunda nasıl bir merhaleye evrileceği merak konusu olmuştur. Doğu da üretilen Batı da tüketilir mantığı bugüne kadar kurulmuş olan üretim tüketim dengesini Doğu Akdeniz de var olan ispatlanmış rezervlerin bu tüketim dengesini değiştirebilecek mahiyette midir, bunu zaman gösterecek. Her ekonomik faaliyetin temeli olan enerji tüketimi için alışılmış ulaşım yollarının değişmesi mi gerekecek yoksa enerjinin varlığının keşfedilmiş rezervlerin bilinmesi ile mi kalacak, yoksa Rusya-AB ilişkileri yeni bir yola mı girecek?
Bilindiği üzere ülkemizin içinde bulunduğu Doğu Akdeniz de bulunan enerji varlığı bahsedilen gelişmelere neden olabilecek mahiyettedir. Özellikle on yıllardır yapılan bu çalışmalar ışığında Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sahalarında bulunan petrol ve doğalgazdan sonra gözler bu bölgeye çevrilmiştir. Söz konusu bu ülkeler yakın zamana kadar Mısır hariç birer enerji ithalatçısı ülkelerdi. Mısır ise 1969 yılında ilk defa doğalgaz keşfini gerçekleştirdi. Bu durum 2009 yılına kadar devam etti.
USGS U.S. Geological Survey dünya petrol kaynakları projesi kapsamında Nil Deltası ve Levant Basenleri için 2010 yılında tamamladığı toplam keşfedilmemiş rezervler çalışmasında şu neticeler dünyaya deklare edilmiştir.
*Nil Delta Baseninde 1,8 Milyar varil kurtarılabilir petrol, 6,3 Milyar metreküp kurtarılabilir doğalgaz ve 6 Milyar varil sıvı (NGC) keşfedilmiştir.
*Levant Baseninde 1,7 Milyar varil kurtarılabilir petrol, 3,4 Milyar metreküp kurtarılabilir doğalgaz ve 3 Milyar varil sıvı (NGC) keşfedilmiştir.
Doğu Akdeniz’de nihai kurtarılabilir rezervle ilgili ülkelerin çalışmaları şöyledir.
MISIR: Mısır 2014 yılında İtalyan ENI şirketi ile yaptığı anlaşma gereğince yapılan sondaj çalışmaları neticesinde ve 2015 yılı ağustos ayında yaptığı açıklama ile ZOHR sahasında sondajla Akdeniz’in en büyük doğalgazını bulduğunu ilan etmiştir. Potansiyel rezerv 850 Milyar metreküptür. Kıyıya 160km dir ve derinliği 1450 metre su derinliğindedir. ENI bu imtiyazın saha geliştirme yatırımı olarak 5 ila 10 milyar dolar ön görülmektedir. Bunun için ZORH sahasının hisselerini %30’unu Rusneft %10’unu BP’ye ve %10’unu Birleşik Arap Emirlikleri yatırım fonuna satmıştır. Rusneftin açıklamasına göre 2018 yılında üretim başlamıştır. Ön görülen yıllık üretim 30 milyar metreküptür. Toplam da 850 milyar metreküp doğalgaza ve 1,8 milyar varil petrol muvcuttur.
İSRAİL: Geçen 10 yıl zarfında ABD Noble enerji ile İsrail Dalat şirketinin ortaklaşa başlattıkları çalışmalarda onlarca kuyu açılmış ancak Tamar ve Leviathon kuyularından netice almıştır.
Tamar: Kıyıdan 90km uzaklıkta ve su derinliği 1676 metre sondaj derinliği 4900 metre olan kuyudan keşfedilen doğalgaz miktarı 280 milyar metreküptür. Tamar sahası keşfi 2009 yılındadır ve üretim yapılmaktadır.
Leviathon: Sondaj kuyusunun başlama tarihi 2010’dur. Yapılan çalışmalarda 622 milyar metreküp doğalgaz rezervi belirlenmiştir. Saha yatırımı için 3,7 milyar USD gerekmektedir. Üretim 2020’de başlayacaktır.
KIBRIS: Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin (G.K.R.Y.) hidrokarbon çalışmalarına gelince 2003 yılında Mısır 2007 yılında Lübnan 2010 yılında İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması deklare edilmiştir. İlk hidrokarbon anlaşmaları arama ruhsatları ihalesi 2007 de yapılmıştır. Bölge 13 ruhsat alanına bölünmüştür. Bu ruhsatlarda yalnız 12 numaralı ruhsat Noble enerjiye tahsis edilmiştir.
Afrodit 1 Kuyusu: ABD Noble enerji liderliğinde 12 numaralı kuyudan yapılan değerlendirme neticesinde 198 milyar metreküp doğalgaz tespit edilen rezerv, 140 milyar metreküpe revize edilmiştir.
G.K.R.Y. ikinci ruhsat ihalesini 11 Şubat 2012 de yapılmıştır. 2,3 ve 9 numaralı ruhsatlar İtalyan ENI ve Güney Koreli Kagas firmalarına verilmiştir. 10 ve 11 numaralı ruhsatlar Fransız Total’e verilmiştir. Bilahare 10 numaralı ruhsattan vazgeçen Total’in yerine EXXON Mobil ve Qatar Petrolyuma verilmiştir.
Tabi G.K.R.Y. bu ihaleleri tek taraflı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok sayarak Kıbrıs’ın temsilcisi olarak yalnız kendisini görmesi Türkiye tarafında kabul edilmez bir durumdur. Dolası ile G.K.R.Y. nin aldığı bu kararların geçersiz ve hukuksuz olduğunu beyan ederek ne bu anlaşmaların geçerliliğini ne de MEB deklarasyonlarını kabul etmemiştir. Geçtiğimiz yıl Türkiye K.K.T.C. nin hak ve menfaatlerinin göz ardı edilmesinden dolayı G.K.R.Y. nin Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler ile yaptığı anlaşmaları tanımayacağını ve hiçbir arama faaliyetlerine izin verilmeyeceğini ilan etmiştir. ENI enerjinin 3 numaralı sahada yapacağı sondaj faaliyetlerini iptal etmiştir.
LÜBNAN: Lübnan ile İsrail arasında sınır anlaşmazlığı yaşanmaktadır. İsrail’in çıkarmış olduğu doğalgazın kendi MEB’den çıktığını iddaa ederek konuyu Birleşmiş Milletlere taşımıştır. Doğu Akdeniz’de Lübnan ve İsrail deniz sınırlarının tesbitinde anlaşmazlık halindedir. İhtilaf 2010 yılında Lübnan’ın İsrail’in egemenliğini tanıması ile yumuşama eğilimine girmiştir.
SURİYE: İç savaştan önce Suriye-Rusya Soyuzneft gaz ile birlikte kara sahalarında birlikte çalışmalarında iyi neticeler almış hatta üretim miktarları iç savaştan sonra bile ilk 2 sene artmıştır. 2019 yılında Suriye yetkilileri karada ve denizde sondaj çalışmalarına devam edeceklerini açıklamışlardır. Arama şirketlerinin ekseriyeti Rus şirketlerinden olacağı daha şimdiden bellidir.
TÜRKİYE: Adana ve İskenderun deniz basenlerinden kazılan onbeş kadar kuyudan birinde keşif yapılmış derinliği 4690 metreyi bulan yerde 4-13 milyon varil arası olarak bulunan petrol keşfi yapılmış o günkü koşullarda işletmeye değer bulunmayarak terk edilmiştir (1985-1986). Ayrıca TPAO-SHELL arasında Antalya bölgesinde bir çalışma yapılmış ve sonuç alınamamıştır. Türkiye Başbakanı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Eroğlu ile 11 Eylül 2011 tarihinde New York’ta kıta sahanlığı anlaşması imzalanmış bilahare K.K.T.C Bakanlar kurulu TPAO’ya deniz yetki alanlarında petrol arama ruhsatı verilmiştir.
Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Konvansiyonu
Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kıyı devletlerin kara suları esas alınarak 200 deniz mili (yaklaşık 370km) uzaklığa genişleyen bir alanı kaplar. Deniz bölgesinde su altında toprak altında ve deniz yatağında kıyı derinliklerine bazı haklar veren bir bölgedir. BM Deniz Hukuku sözleşmesinde 56 ve 60 maddelerine istinaden kıyı devleti bu bölgede canlı cansız kaynakları araştırabilir, suni adalar ve tesisler inşa edebilir, kıyı devletlerin MEB üzerinde var olan hakları ekonomik niteliktedir denilmektedir, bu kanunun yaptırımı yoktur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 2003, Mısır 2007, Lübnan 2010 ve İsral taraflarınca yapılmış olunan anlaşmalar çerçevesinde MEB deklarasyonu yapılmıştır.
Doğu Akdeniz Doğal Gazının Pazarlama Senaryoları
Özellikle İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısırda bulunan doğalgaz ve petrol rezervleri özellikle AB ülkelerini Rusyaya bağımlılıktan kurtarma ümidi doğurmaktadır. Bilindiği gibi AB ülkeleri Rusya’ya %65 oranında doğalgazda bağımlıdır. %15 oranında sıvılaştırılmış LNG mevcuttur. 2035 yılında doğalgaz talepleri 630 milyar metreküp olacaktır. Doğu Akdeniz havzasında bulunan petrol ve doğalgazın varlığı AB’yi heyecanlandırmıştır ve Güney Kıbrıs’a desteğini sürdürmektedir; ancak işler o kadar da kolay gitmemektedir. Levant ve Tamar havzasından çıkarılan doğal gaz Kıbrıs üzerinden Girit Yunanistan ve İtalyaya ulaşması 2000km’yi bulmaktadır. Üstelik deniz derinliği de 2000m’yi aşan kısımlarda yüksek basınç tehlikesi mevcuttur. 2015 yılında Yunanistan, G.K.R.Y., İsrail, Mısır doğalgaz boru hattı için ihaleye çıkmış ancak fizibilite için teklif veren herhangi bir ülke olmamıştır. Ayrıca bu boru hattı için maliyet çok önemlidir. Yapılan hesaplara göre boru hattının maliyeti 7 milyar doları bulmaktadır. Doğalgazın AB’ye ulaşması halinde ise Rusya’dan alınan gazın daha ucuz olacağı kesindir. Doğalgaz boru hattının maliyeti 2,5 kat fazla iken gaz maliyeti de 2-3 dolar daha pahalıdır. Rusya ile rekabet şansı yoktur.
İkinci alternatif Kıbrıs, İsrail ve Mısırın gelecekte bu gazı Mısırda sıvılaştırmaya tabi tutarak LNG şeklinde pazarlanmasıdır. Mısırın şu anda iki adet sıvılaştırma tesisi bulunmaktadır. Yeter ki kapasite bulunsun. Mevcut LNG yapısıyla gerek HUB (enerji merkezi) olma yolunda ilerleyen ENİ’nin ZOHR gaz sahası yanında aynı ruhsat sahası içinde yer alan NOOR sahasından da rezerv açıklanmasında doğalgaz keşifleri gerçekleştiği bilinmektedir. ENI Shell BP gibi uluslararası doğalgaz şirketlerinin dikkat çektiği Mısır’ın IDKU ve Demilt gibi iki gaz ihracat LNG tesisi dururken Mısır Doğu Akdeniz’de ihraç edilecek gazı olan devletler için bulunmaz nimet olarak görülüyor. Şubat ayında ITKU tesisinden yapılan gaz ihracatında 400 milyon metreküpe ulaştığı kaydediliyor.
Üçüncü bir yol ise Türkiye’dir. Türkiye’de çeşitli güçlükler mevcuttur. Özellikle TANAP konusu önemlidir. TANAP bizim şirketimizdir, gazın bir kısmını TANAP’tan alıyoruz ve TANAP’ta %30 hissemiz vardır. Türkiye buradan gelecek gazı TANAP’tan aldığımız gaza feda edecektir. Ayrıca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kıbrıs konusu çözülmeden Türkiye’nin bu yönde bir adım atması sözkonusu değildir. Yakın bir gelecekte çözüm mevcut görünmemektedir.
Görünürde gerek Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin çıkarmış olduğu gerekse İsrail’den gelecek gazın şimdilik yegâne gideceği yer Mısır olarak görünmektedir. 14 Ocak 2017 tarihinde aralarında Filistin’in de olduğu İsrail Mısır Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Yunanistan ve İtalya devletleri Doğu Akdeniz Gaz Forumu Yüksek Komitesi’ni oluşturmuşlardır. Forumun ana gayesi bölgesel gaz pazarını oluşturmak, arz-talep dengesini garantiye almak, mevcut altyapılardan yararlanmak ve ticari ilişkileri geliştirmek gibi ana hedeflerde mutabakat sağlayarak ortaya koydular. 2035 yılına kadar AB’nin gaz tedariği ile ilgili geleceği yine Rusya’ya bağlı görünüyor. Bugünden yarına Rusya hala AB’de alternatifsiz gözüküyor. Rusya’nın bir uçak düşürme hadisesi ile feda edilen, ucuza kapatılan Türk-Akımı’nın kolayca verilmesi bir başka yazının konusudur. Hele de ENİ gazının çıkardığı Mısırdaki Zorh hisselerinin %30’unu alması Doğu Akdeniz’de gaz potansiyelini akamete uğratacağı için yeter de artar bile.
Ahmet Çelik
Enerji Uzmanı, Stratejist
10.04.2019