Değişen enerji yasaları, artan enerji maliyetleri, son yıllarda gündeme gelen alternatif enerji kaynakları, sanayicinin avantajlarının ve dezavantajlarının neler olduğunu anlatmayı amaç edinmişti.
Gündemi, son günlerde sıkça var oluşu ile karbon piyasası, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği mevzuatı ile ilgili konular idi. Ama önerilen kavram enerji tasarrufu değil enerji verimliliği üzerineydi.
Neden enerji tasarrufu değil de enerji verimliliği üzerine olduğunun altını çizdim özellikle, gösteriyor ki hâlâ aradaki farkı ciddi ayırt etmek gerekiyor.
Zira enerji tasarrufu, ihtiyaçlardan ödün vererek daha az enerji kullanmaksa, enerji verimliliği ise yaşam standardımız ve üretim kalitesinden ödün vermeden aynı miktarda mal ve hizmet için daha az enerji ki; hadi iki lambadan birini söndürmeyelim, daha verimli aydınlatma teknolojileri geliştirelim Türkiye’nin geleceği için…
Ülkemiz bu kadar enerji açlığı konusunda içler acısıyken, enerji talebi artışında OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyormuşuz. Son 10 yıla baktığımızda ise, elektrik ve doğalgaz talep artışında ise Çin’in ardından dünya ikincisiymişiz. Kişi başına enerji tüketiminde de AB ülkeleri arasında hâlâ son sıradayız. Oh ne güzel! Ne mutlu, önümüzdeki yıllarda da enerji ihtiyacımız maalesef daha da artacak.
Ülkemizin cari açığının olmasının en önemli nedeni de enerjide dışa bağımlı olmamızdır. Biliyor muydunuz; ülke olarak enerji faturamız bu yıl 65 milyar Dolar’a çıkmış. Petrol ve doğalgaz boru hatlarıyla aldığımız enerjiye karşılık aynı şekilde Rusya ve Ortadoğu ülkelerine Dolar akıtırken, sanal Dolar boru hattından bu ülkelere saatte ortalama 7,5 milyon Dolar pompalıyormuşuz.
Kurulu düzen çarkını çevirmek, enerjide dışa bağımlılık kaderimiz olmamalıdır. Paneldeki çıkış yolundan yola çıkarak enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme, yerli kömür ve hidroelektrik gibi öz kaynaklarımızdan daha verimli yararlanma ile makûs talihimizi yenebiliriz.
Bilimsel değerlendirmelere göre, ülkemizin bu kadar ciddi bir enerji verimliliği potansiyeli varken, sektörlerde ulaşımda %15, sanayide %20, inşaatta ise %30 var. Böylelikle enerji verimliliği aktifliği ile 2020 yılı enerji talebi %20 oranında azaltılabilirmiş.
Oturum bitiminde ben de dâhil olmak üzere öncelikle herkese çok fazla görev düşüyor. İş yerlerinde ciddi bir enerji etüdü yaparak verimlilik fırsatlarını belirlemek, hedefler koymak gerekliliği ve daha verimli aydınlatma teknolojileri kullanmak önceliğimiz olmalı.
Bursa’da 3 yıl, Türkiye’de 7-8 yıl, diğer ülkelerde ise 20 yıldır enerji verimliliği duyurulmaya çalışılıyor. Biz yine gecikmedeyiz ne de olsa… Dünyadaki bütün politikaları enerji üzerineyken, biz tam enerji üretenle tüketenler arasında kalmışız.Dünya şehirlere akıyor, şehirleri yönetmek zorlaşıyor. Aydınlatandan çok “aydınlık” için hayatın her alanında tasarruf değil, enerji verimliliği diyorum. Henüz gündemde olmayan diğer bir aşama da enerji verimliliğinden sonra su verimliliği olacaktır.
Toplantının sonunda panelistlere birer plaket sunuldu. Dünya yeşil ekonominin yolunda giderken, hayatı etkileyecek sanayiler de hazır olmalı, üretim süreçleri organize edilmeli. Akla enerji deyince ilk elektrik takılmamalı, otomotiv, ulaşım, binalar vs. üstünde fazlasıyla durulmalı.
KAYNAK:Kent Gazetesi